Yevmiye 13686
1 Yansıma
Dennett demiş ki: Bir zamanlar dünyada bu kadar din yoktu. Hiç din yoktu. O halde bu dinler bir yerde, bir sebeple ortaya çıktı. Bizim de bu sebepleri anlamamız lazım.
Bunun dini anlamak kısmına katılıyorum ancak dini diğer tür şeylerden, müzik gibi, aşk gibi veya falanca sosyal ilişkilerinden dolayı varolduğu fikri, sadece bundan dolayı varolduğu fikrini kabul etmiyorum. Hayatın arkasında bir hakikat var mıdır yok mudur, benim meselem budur. Bu hakikatin/anlamın ne olduğunu bilemiyoruz demek bir görüş, yoktur demek başka bir görüştür.
Dini hakikatin insan hayatına yansıması sayabilirsiniz. Bu durumda nasıl yansımış ve insanlar bu yansımayla neler yapıyor diye gayet bilimsel açıklamalar da yapmak mümkün olur. Bu bir yansımadır dediğimizde, meseleye insanları da dahil etmiş oluruz. Dilleri, adetleri ve gelenekleri, hakikati nasıl anladıkları ve ona ulaşmak için neler yaptıkları da anlam kazanır. Ancak bir defa hakikat yoktur diye başlayınca din toplumsal bir tiyatrodan öte gitmez, kaçınılmaz olarak başka şeylere indirgenir.
Bu hakikatin tek yansıması dindir diyebilir miyim? Hayır. İnsan hayatına dair her şey bu varoluş hakikatinin bir yansıması olabilir. Bilim de budur belki, sanat da. Ancak dinin özelliği en sıradan insanı dahi ilgilendirmesi ve toprak gibi temel olması, herkes tarafından ulaşılabilir olması, herkes tarafından herkesle paylaşılabilir olması. Dini doğru anlamak bu sebeple önemli, herkes sanatçı olamaz, müzikten anlayamaz, bilim yapamaz ama herkesin bir dini vardır ve bu da insanın hakikatle buluşmasının en kolay ve herkes için geçerli yoludur.
2 Hakikat ve Zaman
Hakikate benzeyen bir şey varsa zaman. Çünkü insanın yaptığı, olduğu, bildiği, yaşadığı her şey zamana bağlı. Eğer hakikat diye bir şey varsa ya zamandan daha kudretli, ya zamanın dışında.
Hakikatin zamandan berî olduğunu iddia edenler zamanın çürütücülüğünden etkilenmemesi gerektiği için böyle söylüyor. Yoksa hakikati görmüş, zamanın ötesinden bir haber almış değiller. Zaman içinden çıkılmaz bir hapishane olduğuna göre, hakikate sadece parmaklıkların arasından dokunabiliyoruz, o da, zamanın gardiyanları tarafından izin verildiği kadar.
O halde hakikat üzerine konuşmanın zaman üzerine konuşmaktan daha sıkıcı olması gerek. Hakikat konusunda zamandan fazla söylenecek fazla söz bulunamamasını beklerim. Velakin öyle değil çünkü bizde hakikat diyen insanlar, bundan kendi kafalarındaki bir hayali anlıyor. Tanrı gibi. Herkesin Tanrısı farklı ama güzel güzel anlaşıyoruz, herkesin hakikati de farklı ama sanki aynısından bahsediyormuş gibi konuşuyoruz.
Diyecek ki, hakikatin olmadığı bir hayatta, yaşamanın anlamı ne olabilir? Bu doğru ama insanın hakikati de zaten onun yaşamasına vesile olan her neyse o. Hakikat üzerine konuşup durmak da bir yaşama vesilesi oluyor mesela kimileri için onların hakikati hakikat dedikodusu, kimisi de hakikatin olmadığı hakikatiyle yaşamaya devam ediyor.
Peki hakikat var mı, yok mu? Bu soruyu sorana göre farklı cevap veriririm herhalde. Senin hakikatin var mı? Bana soracak olurlarsa, var, bunu ne zamana kadar hissederim bilmem ama o hakikat, işte bizi yaşatan o his, sanki bütün bunların faydası varmış intibaı veren bu hayat. Hakikat bu.
3 Türkçe konuşan Rum
Ekrem Buğra Ekinci şurada demiş ki
Grekçe bilen Rum’un yaşamadığı yerlerdeki mahallî kiliselerde, ilahi ve dualar Karamanlı Türkçesi ile yapılırdı. Müslüman halk ecnebilere ‘Şapkalı Gavur’ derken; Karamanlı Rumlara, ‘Ellik Gavuru’ (yani bu memleketin gavuru) adını verirdi. Çocuklarını Arslan, Murat, Şahin, Ayhan, Altun, Keklik, Gümüş, Elmas, Sultan gibi isimlerle vaftiz ederler. Ruhânî olarak İstanbul Patriği’ne tâbidirler.
Benim gibi Türk Anadolu'nun müslüman halkının genel adıdır fikrinde olanlar için ayartıcı bir fikir. Dinin ırk ve kültürle alıp veremediğini anlamak için deney kabilinden önemli bir halk. Nazar boncuğu adetleri var mıydı?
4 Koş Baba Koş
İnsanın en hızlı koşan memeli türlerinden biri olduğunu söyleyen bir yazı okudum. Kaçmak insanın doğasında var demek ki.
Spor konusunda kafama uygun da bir şeyler söylemiş:
And when dealing with health, enjoyment is essential. If you’re dreading a workout, it’s not worth it—you won’t stick with the program and will be depressed at the results (or lack thereof). As I often tell my students and clients, feeling comfortable in your skin is a critical marker of fitness. Taking care of your body and mind takes work, but it shouldn’t feel like work.
Genel olarak hayat konusunda böyle düşünmeye başladım. İnsanın önemli konularda kendini zorlaması ve zorla başarması bir marifet gibi görünmemeye başladı. Stoacılar beni görse kınarlardı ama tamamen kendi duyguların, zevklerin hilafına bir hayat sürmeye çalışmak, günümüzde sürdürülebilir değil. Bazı dağları aşmak için, eğer akabinde gerçekten değecek bir garanti varsa sıkıntıya katlanmak makul geliyor, ancak çoğu zaman sıkıntıya katlanmanın getirdiği sadece daha fazla sıkıntıya katlanma imkanı oluyor.
Sporda da demiş adam, en önemlisi devam etmeniz, hoşunuza gitmiyorsa devam edemezsiniz, o sebeple hangi sporu yaparsanız yapın, hoşunuza gittiğinden emin olun. Kendime uygun bulabildiğim tek spor, bilgisayar da kullanabileceğim bir yürüme bandında yürümek oldu bu sebeple.
5 Çerkes Semaveri
Şuradaki yazıda semaver ve çayı 19. yüzyılda gelen Kafkas göçmenlerinin getirdiğini söylüyor.
6 Cevaplara Sorular
Aklımda çözmem gerektiğine inandığım sorular yok. Bunun yerine bulduğum cevaplara uygun sorular arıyorum. Bu çok daha zevkli ve faydalı. İnsanın belirsizlik içinde, bulup bulamayacağını bilmediği cevaplar yerine, elindeki cevaplara hazır sorular bulması. Uyduğu kadar. Evet, bunu söyleyeceğiz. Çünkü cevabın soruya uyup uymadığını kontrol eden çok, herkes buna bakıyor hatta, ama sorunun cevaba uyumsuz olup olmadığını kontrol eden yok. Bunu sorman anlamsız demiyor kimse. Bunu söyleyene gülüyorlar.
7 Klavye
Hayatta en büyük zevklerimden birinin klavye tuşlarına basmak olduğunu keşfettim. Sırf bunun için yazı yazıyorum bazen. Tuşların dokunuşlarını, mekanik klavye anahtarlarını klikli dokunuşlarını ve seslerini dinlemek için. Bundan dolayı duyduğum mutluluk çocukların oyuncaklarına kavuştuğundaki mutluluk gibiydi. Klavye ilk geldiğinde sesine ve hissine meftun oldum ve hala o klavyenin sevmek hoşuma gidiyor.
Bunu söylemek biraz tuhaf olacak ama aşık olunacak klavyeler var. Sanırım bendeki bu tutku, doktorun daktilo tutkusu gibi bir şey, ancak ben, bir mühendis olduğum için aklıma da yatan şeylere aşık oluyorum.
8 Mesih'i Yaratmak
Creating the Christ | Mesih'i Yaratmak diye bir kitap dinliyorum. İsa Mesih'in daha İmparator Titus devrinde Roma'ya itaatkar Yahudiler meydana getirmek için ileri sürülmüş bir figür olduğunu söylüyor. Buna göre İncillerde bahsedilen bazı kehanetler, mesela tapınak yıkılınca döneceğim demesi, geriye doğru yazılmış ve M.S. 40'lardaki Yahudi isyanını politik olarak da bastırmak ve İmparator'un aynı zamanda Yahudilerin beklediği Mesih olduğu propagandasını yaymak amacıyla uydurulmuş ifadeler.
İlk 4 asırda Hristiyanların sembol olarak haç değil, balık kullandığını, bu balığın bazı zaman çapa ile beraber bulunduğunu ve bunların da İmparator Titus'un aile armaları olduğunu söylüyor. Titus İmparator olmadan önce Yahudi isyanını bastıran general. Haç, Hristiyanlar için Konstantin'den sonra sembol haline geliyor.
Diyor ki, Roma'daki 2., 3. veya 4. piskopos kabul edilen Aziz Clement Flavianus ailesinden Titus Clemens Flavianus'un azatlı kölesiydi. Yani Hristiyanlık aileye uzak, bilinmeyen bir mesele değil, muhtemelen Filistin'de isyanı bastırmak için gittiğinde, bir yandan da politik olarak Yahudileri bölecek ve siyasi ideallerinden vazgeçirecek, Caesar'ın hakkını Caesar'a verdirecek bir dini akım oluşturmak için Pavlus'u görevlendirdi. O da bir yandan Roma dininde çok görülen tanrılaşmış kişi ile, Yahudi inançları arasında bir köprü meydana getirecek bir organizasyon kurdu. Mesih'e atfettikleri tüm mucizelerin bir yandan da Apollon ve Asklepius gibi tanrılar için anlatılanlara benzediğini ve bunların da aynı zamanda Titus'a atfedilen mucizeler olduğunu da ekliyor.
Benim açımdan dedikodu kısmı hariç önemli bulduğum şu soruyu, Hristiyanlık devlet desteği olmadan nasıl başarıya ulaşmış olabilir? sorusuna devlet desteği vardı diye cevap vermesi açısından önemli. Yani Roma'ya bağlı Hristiyanlar devletin önce Yahudileri, sonra genel halkı ehlileştirme politikasının sonucuydu ve devlet güdümünde bir din sunduğu için el üstünde tutuldu. Kitabı dinlemeye devam ediyorum.
9 Yasak mı, aşı mı?
Bugün yine Internet bir sebepten yavaş, Twitter kesik, A- YouTube'dan dinlediği şarkıları dinleyemiyor.
Koruyucu anlayış bana çocuklarını her tür kirden uzak tutmaya çalışan ve bu sebeple bağışıklık sistemini zayıf bırakan ebeveynleri hatırlatmaya başladı. Evet, kirin içinde yaşamak, açtığımda yakılan asker, çıplak beden vs görmek istemiyorum ama bu yasakların da bağışıklığı engelleyecek ve lüzumsuz alerjiler geliştirecek derecede arttığını görüyorum. Teknik olarak bu yasakların etrafından dolanacak kadar becerim olması, bunların toplumun büyümesini engellediğini düşünmeme engel değil.
Yeryüzünde kötülükle mücadele etmenin sair yolları var ve yasak her ne kadar kısa vadede kolay görünse de, uzun vadede bünyeyi zayıflatıyor. Kundaktan çıkıp cerahatte yüzmeye başlamak gibi bir anda batı tipi bir özgürlüğün bizi hasta edebileceğini iddia etmek bir pozisyon ama bu milletin bir şekilde bu cerahatle gerçek manada yüzleşmesi gerekeceğini ve buna tedricen alışmanın elzem olduğunu düşünmek daha makul.
Yasakların bir kötü tarafı da devleti kolaycılaştırması. Sorunları çözmek yerine süpürmek daha kolay geliyor. Kötülük tarihin başından beri vardı ve ortadan kalkmayacak. Mücadele yolu da bu değil.
[Yevmiyeler] #Dennett #din #hakikat #zaman #spor #Stoa