Ruhun psikopatolojisi. Okumanın ve yazmanın bittiği yer: İnsanın karanlıkta kendi duygularıyla yüzlerce gün geçirmesi. Sonunda algıladıklarıyla duyguları arasındaki bağı unutur. Dışarıdan gelenler onu üzmeyecek ve sevindirmeyecek, içindeki akışa teslim olacaktır. Buna delirmek diyoruz.


Bugün ufak twitter hesabında ne kadar deli göründüğümle ilgili bir anket yaptım.

anket

İnsanın deli numarası yapması için, biraz deli olması gerektiğine inanırım.

Bir zamandır deliliğe benzer bir hisle yaşıyorum. Tarif etmem zor, aklıma kelimeler üşüşüyor, bazısı komik, bazısı acı, sonra derin bir sessizlik, dalgalanan hisler. Delilik nedir? Hesapsızlık, herhalde.

İnsanlar hakkında uzun uzun hesap yapıp, falancadan şu kadar gelir, filancaya şu kadar yatırım yapayım, falan filanın yanında şöyle görüneyim merhalesini aşmaya delilik diyoruz. İnsan dünyasının ne kadarının bu hesaplar üzerinde döndüğünü farketmediği (veya görmezden geldiği) için, bunları reddeden insanın ne kadar farklılaşabileceğini gözden kaçırıyor. Aklını kaybetmene gerek yok, hesap kitabı bıraksan yeter.

Ayakkabı giymenin amacı ayaklarımızı sıcak tutmak mı?

Yaratıcılığın, düşünmenin, sormanın önündeki engel zeka yetersizliği değil çok zaman. İnsan psikolojik olarak, utanç duygusunun pekiştirdiği sürü psikolojisiyle hareket ediyor. Sokakta ayakkabısız dolaşmıyor olmanın en önemli sebebi hijyen veya rahatlık değil, normallik. İnsan normal olmaya programlı, ben de böyleyim: Burada yazdıklarımın bazısı sonradan beni utandırıyor. Yine de bir süre, yazarken, aklıma geleni yazmaya cesaretim varken delilik gösterebiliyorum, normun dışına çıkıp, iki kelime edebiliyorum, taklit etmeden ve kimin ne düşüneceğini umursamadan.

Bunun karşı tarafça anlaşıldığını görmek güzel, deliliğimin zararsız olduğunu --veyahut zararının sadece kendime olduğunu düşündürmek iyi. Korkmadan bir insana deli diyorsan, o kadar da deli değildir herhalde, değil mi?

[Yeni Yazılar]