Esatir bey oruç tutmadığı Ramazan'ın bitişini ve bayramın gelişini sevinçle karşıladı. Bayram kahvaltısını yapmak için kendine iki üç gün önceden ayrı ayrı şarküterilerden pastırma, sucuk ve tulum peyniri almıştı. Bayram sabahı da kendine sıcak poğaça ve hep tazesini tercih ettiği için üç kilometre yürüdüğü yumurtaları almak için saat sabahın onbirinde erkenden dışarı çıktı.

Caddeyi hiç o kadar kalabalık görmemişti. Her milletten insan, derinden gelen ter, naylona sinmiş parfüm, foseptik buğusu, az pişmiş tavuk, köri ve adını bilmediği baharat ve insan kokuları arasında yürüyordu. Esatir hızlı yürümeyi sevmezdi, o yüzden kalabalığa uydu. Uyukladığı tekerlekli sandalyesi torunu tarafından itilen ağır bir Arap turistin arkasında cenaze korteji gibi bir kalabalıkla yürümeye devam etti.

Bir an bu kadar Arabın içinde belki de umre sevabı alabileceğini düşündü. Eskiden turizm çok zormuş ve bu yüzden o kadar zahmetle gezmek sevap kabul edilmiş dedi kendi kendine. Sonra içinden babannesi hacca giderken öğrendiği lebbeyki söylemek geldi. Böyle yürüyorlar işte Safa ve Merve tepeleri arasında. Peygamber efendimiz İstanbul'da yaşasa İstiklal'in iki ucunda yürürdü.

Etrafındakilerin duymayacağı bir sesle mırıldanmaya başladı: Lebbeyk Allahümme Lebbeyk... Belki artık umreye gitmeliyim diye düşündü. Belki her şeye tövbe etmeliyim. Hac çıkmaz ama umre çıkar belki. Umrenin de kurası var mıydı? Varsa o da çıkmazdı kesin.

Düşüncelerinden karşıdan gelen bir Rus grubun arasında bir kadının yarı açık memelerinin de lebbeyk diye çalkalandığını görünce uyandı. Sesini kıstı. Dilini ısırdı. Kadının jel dolu iki balonu andıran memeleri hala lebbeyk diyordu. Kafasını çevirdi. Sen kim, umre kim Esatir kendine.

Yolu yarılamıştı ama normalden yavaş yürüdüğü için yorulmuştu. Pastırmayı yumurtasız mı yapmalıydı acaba? Poğaçayı da şuradan alıverirdi. Kararsızlıktan yerinde duruverdi. Kararsız kalınca duruverirdi Esatir. Gideceği yeri bilemeyince otobüsten inerdi. Şimdi de bu insan tufanı içinde çakıldı.

Arkadan gelen siyah bıyıklı, kirli sakallı bir adam, bilader, kendi kendine konuşacaksan ortada dikilme dedi. Adam sinirliydi. Adam net ve güçlüydü. Omuzları da genişti. Esatir adama yol verip peşinden yürümeye başladı. Adam hızlı hızlı kalabalığın arasında zigzag çizerek yürüyordu. Bir yandan adamı takip ediyor, bir yandan da dönüp arkasına baksa ne diyeceğini düşünüyordu.

Adam ara sokaklardan birine daldı. Esatir sokağın köşesine gidene kadar adam bir binaya girmişti. Sokak kalabalıktı. Adamı gözden kaybettiği için kendine kızdı. İnsan nehrine karışacakken sokağın ucundaki kafede yeri seyretmekte olan tanıdık bir yüz gördü. Arkadaşı Hulki'ydi bu. Evet o. Yeri seyrediyor.

Bu çocuk zaten biraz otistik gibidir diye düşündü yanına giderken. Yeri seyreder, kuşları seyreder, yaprakları seyreder... Neyi seyrediyorsun Hulki diye kükreyince oğlan sıçradı. Abi dedi, bembeyaz bir yüzle.

Bayramın mübarek olsun Hulki. Ne işin var bayram sabahı? Şermin teyze kahvaltı hazırlamadı mı?

Abi çok kötü dedi Hulki. Yüzü korkuyla eğilmişti. Ne oldu Hulki? diye yanına oturdu Esatir.

Abi yine ayrıldık dedi çocuk. Neden ayrıldın? Biliyorsun abi işte. Neyi biliyorum Hulki, bayram sabahı derdin ne Hulki senin?

Esatir iki çay söyledi. Sen bir şey yemedin mi? dedi. Yok dedi çocuk, süklüm püklüm. Burada boşuna mı oturuyorsun? Çay içtim dedi. Sen bize iki poğaça falan getirsene dedi Esatir garsona.

Kimi bekliyorsun? bu sefer gerçek bir soru sordu. Şeyi dedi Hulki. Şu kız vardı, senin, onu mu? Esatir adını bildiği halde söylememişti. Hulki yeri seyretmeye devam etti.

Sen bu kızla ne zaman barıştın ki?

İki hafta önce dayanamadım abi dedi Hulki. Gözleri kızarıyordu. Söz vermiştim, aramayacaktım ama dayanamadım.

Eee, ne oldu şimdi? Ben bu sahneyi hatırlıyorum, Süleyman'ın evinde geldin ağladın. Kız sana ağız dolusu küfretmiş, sen de tıkanıp kalmışsın. Bir yandan Süleyman, bir yandan ben bir daha kızın semtine uğrama dedik. Sen de tamam abi, evet abi dedin.

Hulki'nin gözlerindeki kızarıklık yerini korkuya bıraktı. Abi, korkuyorum dedi.

Neden korkuyorsun Hulki?

Beni öldürmesinden korkuyorum abi.

Ne yaptın da öldürmesinden korkuyorsun? Durup dururken öldürmez ya kız seni.

Abi, bak, sen de hemen beni suçladın. Abi kız manyak. Bunu anlamıyorsun. Kimse bana inanmıyor abi. Bak diyerek kolunu gösterdi. Kolunda belli belirsiz bir çizik vardı.

Bu ne?

Geçen bıçak çekti abi. Twitter'dan bir kız yazdığım bir tvite cevap vermiş, o da bana sen bunlara haddini bildirmezsen ben sana bildiririm dedi.

Esatir yeniden koluna baktı. Bunda bir şey yok dedi kendi kendine.

Abi anlamıyorsun, kız beni öldüreceğini söylüyor. Hulki'nin bakışlarından yaşananların sadece koldaki bir çizikten ibaret olmadığını anladı.

Neden geldin peki buraya kızı görmeye?

Başka çarem yok abi, benim bu kızla evlenmem lazım, o zaman daha kolay olacakmış her şey.

Evlenmek deyince Esatir duraladı. Seni öldüreceğinden korktuğun biriyle mi evleneceksin?

Abi sevdiğinden yapıyor, gerçekten bak. Bence öyle yani. Beni sevdiğinden yapıyor. Geçen gün... dedi ve kaldı. Söylememesi gereken bir şeye başladığını hatırlamış ama konuyu değiştirmeye çalışıyor gibiydi.

Ne oldu geçen gün?

Bir şey olmadı abi diyecek oldu. Esatir dik dik baktı ama Hulki bir anda ayağa kalkınca o da kalktı.

Nereye? dedi.

Abi ben buluşamam, ben korkuyorum, şu halime bak titriyorum. Gel beraber gidelim, şurada duralım. Gelirse ona mesaj atarım. Hastalandım derim.

Oğlum niye yalan söylüyorsun diye baktı Esatir. Mübarek bayram günü insan yalan söyler mi?

Abi, eve gidelim, sen de gel. Seni buraya Allah gönderdi. Ben bu kızla buluşmayayım diye gönderdi. Kimsenin haberi yok zaten. Esatir'in elini tuttu. Bak elim titriyor.

Yürü yürü dedi Esatir kolundan itip. Gidelim bende kahvaltı edelim, zaten kahvaltılık alacaktım ben de.

Esatir kafasından bir hesap yapıp masaya para bıraktı. Hulki ile sokaktan çıktılar. Esatir Hulki'nin kolundan tuttuğunu farketti. Adamın kaçmasından korkuyordu. Hulki yarım saat öncesine göre artmış kalabalık içinde sinerek yürüyordu.

Kızın seni görmesinden mi korkuyorsun diye sordu Esatir.

Yok abi öyle değil dedi.

Korktuğunu söylemeye bile korkuyorsun lan dedi gülerek.

Abi biliyorsun kaçanı kovalarlar dedi. Ne dediğinin kendi de farkında değildi.

Evet ama sen kovalanmak istiyor musun Hulki diye baktı dönüp.

Hayır abi

Konuşmadan gidip Esatir'in eksik kahvaltılıklarını aldılar. Esatir, Hulki'nin aklı başına gelsin diye baklava da aldı. Bayram sabahı yüzde yirmi zamlı baklava.

Eve yürürlerken Hulki'nin telefonundan mesaj sesleri gelmeye başladı. Hulki Esatir'e yine korkak bir bakış attı. Sayalım mı abi, kaç mesaj gelecek şimdi?

Neden sayıyoruz olum, açıp baksana kız ne yazmış

Yok abi ben artık onun ne yazdığına bakamıyorum. O şimdi seksen mesaj yazar, hangi birine cevap vereceğim.

Esatir durdu. Hulki'nin kolundan tuttu. Metro çıkışında duran kızı işaret etti. Şu değil mi seninki dedi. Orada oturmuş yazıyor işte.

Hulki dondu. Evet, herhalde o abi. Gelmemiş henüz. Kafede bekliyor sandım. Gitsem mi yanına?

Hani korkuyordun?

Abi, gitmezsem daha kötü olur bence.

Bence daha kötü olması için kızın senin bir tarafını şişlemesi lazım dedi Esatir.

Abi dedi.

Esatir Hulki'nin kolundan çekip bir köşeye çıkardı. Bunların hepsi birbiri gibidir, kadınlığı kendileri icat etmez, başkalarından öğrenir. Biriyle takılırsan hepsiyle takılmış gibi olursun. Bak ben sana ne anlatacağım...

Hulki saklandığı yerden kıza doğru baktı. Ben bu kızı seviyorum abi, o sıradan biri değil, ona böyle şeyler söyleyemezsin dedi.

Hulki kardeşim, sen bu kızla kaç defa ayrıldın ve kavga ettin? Kaç defa kendini parçaladın? O seni kaç defa parçaladı?

Abi ben kaçıngan bağlanan biriymişim. Onun için oluyormuş bu. O bana bunları anlattı. Kitap okuduk beraber.

Sana yine de köpek gibi davranmaya devam etti değil mi? Alıngan bağlanıyorsun diye senin kaçmana engel olmaya çalışmadı. O demin gelen seksen mesajda ne yazıyor Hulki?

Bilmiyorum abi.

Neden bilmiyorsun Hulki?

Okumadım abi, nasıl bilebilirim?

Bu kaçıncı defa oluyor Hulki? Sana böyle mesajları kaç günde bir atıyor?

Hulki sustu. Düşünür gibi oldu. Esatir devam etti. En az haftada bir değil mi?

Hulki istemeden başını salladı.

Bu her ne karın ağrısı bağlanma sorunu yaşayan insana yapılacak şey mi Hulki?

Abi o da mükemmel olmadığını kabul ediyor aslında

Ne zamanlar?

Barışmak istediği zamanlar deyip durdu. Aklına bir şey gelmiş gibiydi. Kolunu Esatir'in elinden kurtardı, metro çıkışında dikilen kıza doğru koşmaya başladı. Esatir arkasından şaşkınlıkla bakıyordu.

Koşarken bir anda durdu, kız Hulki'ye baktı. Hulki geri geri yürümeye başladı. Sonra yavaş yavaş yeniden ileriye, ama bu sefer metro merdivenlerine doğru yürüyüp aşağı indi. Esatir ne olduğunu anlamaya çalışırken telefonuna bir mesaj geldi. Abi kusura bakma, o değilmiş. Ben eve gidiyorum şimdi. Hakkını helal et.

Esatir elindeki torbalara baktı, sonra metro çıkışında hala birini bekleyen kıza baktı. Bir an içinden elindeki baklava poşetini götürüp kıza vermek geldi ama vazgeçti. Eve gidip mübarek kahvaltımı yapayım, bugünlük bu kadar macera yeter dedi içinden.

[Esatir] #hikaye #esatir #İstiklal Caddesi #umre #sevgili #ilişki #bağlanma