demzen 66
Kafam dağılsın diye CuriousCat'te hesap açtım. Dört yıldır ilk. Önceki bir miktar travmatik bir tecrübe olmuştu. Şimdikinde hoşuma gitmeyen soruyu siliyorum. Şu hayatta mahkemeler hariç kimseye bir cevap borcum yok.
Biri kendimi neden muhafazakar olarak tanımlamadığımı sordu:
neden muhafazakar değilim dediniz peki? daha önce islama daha yakındım veya uzaktım diyecek bir etkileşiminiz oldu mu dini anlamda?
Orada cevapladım ama buraya biraz daha genişleteyim:
Muhafazakarlık dediğinizde aklıma gelen topluma uyumlu biri. Ben öyle değilim. İslam'ı çok daha fazla ciddiye aldığım zamanlarda da muhafazakar değil devrimciydim. İslam devrimcisi.
Muhafazakarlık toplumla barışmış olmayı telmih ediyor. Ben bu toplumla barışmak istemiyorum. Onu muhafaza edilecek bir değer olarak değil, en iyi ihtimalle dönüştürülmesi gereken bir malzeme olarak görürüm. Reflekslerim muhafazakar refleksler değil. İçki içmiyor olmak bir insanı muhafazakar yapmaz. Muhafazakarlık bundan çok daha dallı budaklı bir kavram ve onu bütün bu yekunuyla alıp kabul etmek istemem. Doğru tarafları varsa alırım ve eğri tarafları varsa reddederim.
Kendimi muhafazakar veya sağcı olarak hiç tanımlamadım. Benim yetiştiğim yıllarda muhafazakarlık Kemalist devletle uzlamış dindar insanların kendilerini tanımladıkları bir kimlikti. Dindarlıkla aynı anlama gelmezdi. Ezelden de toplumun dönüştürülmesi işinin bir şeyleri muhafaza ederek yapılması gerektiğine inanmam. Muhafazakarlığın rengini veren, küçük hesaplar peşindeki küçük insanların küçük menfaatleridir. Bu da din kavramının insana vermeye çalıştığı büyük şuurla zıtlaşır. Hz. Peygamber devrinde muhafazakar Ebu Süfyan'dı mesela, sana istediğini verelim, bozgunculuk yapmaktan vazgeç diyen Kureyş ulularıydı. İdealini Asr-ı Saadet olarak belirlemiş insanların, bir yandan muhafazakar olması bana zor gelir.
Bununla beraber anlayabildiğim de bir pozisyon. Toplum çok farklı şekillerde değişebilir ve bunların çoğu iyiye doğru değil. Değişim talepleri, diyelim LGBT'den geliyorsa, insan ona karşı kendini düzeni muhafaza etmek tarafında görür. Modern çeldiricilerin hayli becerikli olduğu bir dünyada, muhafazakarlık, hayatımızı hep yenilikle dolduralım diyen neophilia (yenilikperestlik) gibi akımlardan daha makul olabilir. Her yeniliğe kapı aralamaya çalışanlara direnecek bir güç lazım.
Bununla beraber ben de yenilik dediğimiz konunun engellenemez olduğunu kabul edip, bunu yönetmeyi, düşünmeyi tercih eden bir insanım. Reaksiyoner bir mefkure peşinde koşup, olduğumuz gibi kalalım demeye çalışmak bizim gelecek hakkında söyleyecek bir sözümüz yok anlamına geliyor bir yandan da.
İslam'la münasebetim de bu geleceğe ilişkin söyleyecek sözü olmak amacından dolayı biraz daha karmaşık. Allah'a ve peygamberinin vahiy aldığına inanmaksa, müslümanım. (Bu sözün Ali'yi sevmek Alevilikse, ben de Aleviyim demeye benzediğini de fark ediyorum.) Bu topraklarda yaşayan çoğunluk kadar müslüman olduğumu düşünüyorum. Birkaç yıl öncesine kadar beş vakit namazımı kılıyordum. Hala da kıldığım oluyor. Müslüman değilim diyecek kadar uzaklaşmadım ancak kapsayıcı (meta)inançlarım değişti. Çünkü bir yerde hem geçmişle, hem gelecekle temas ediyor olmamın beni getirdiği bilişsel uyumsuzluğu aşmak zorundaydım.
İşin ayrıntısına girerseniz ortodoks bir müslüman değilim. Kader konusunda, vahiy konusunda, Kur'an-ı Kerim'in anlamı konusunda, ahiret-cennet-cehennem konusunda, itikadın amelle bağı konusunda son senelerin beni getirdiği panteist / vahdeti vücudçu bir bilinirci (gnostik) olduğum. (Kendime bulduğum etiket bu yani, gnostik panteist.) Allah'ın kainattan ayrılamaz olduğunu ve yine onun çeşitli şekillerde bilinebilir olduğunu düşünüyorum. Ancak bu bilgi kitap bilgisi gibi değildir, pek çoklarının da bahsettiği gibi hem bilen, hem bilinen, hem bilgi olarak bilinebilir.
Allah'ın bilgisine yönelten çeşitli yollar arasında İslam da var. Vahyini peygamberine ulaştırmış ve İslam geleneğini de bizlere kendisini o yoldan öğrenelim diye bugüne getirmiş. Bununla beraber İslam'ı Allah'a ulaşmak için tek yol değil, yollardan bir yol olarak görüyorum. İnsanın kişisel dininin doğrudan Allah'la ilişkisinden kaynaklandığını ve içinde doğduğu toplumun da, geleneğin de, dünyanın da neticede Allah'ın ona sunduğu yollar olduğunu düşünüyorum. Bunlar beni eski İslamcı zamanlarımdan daha esnek ve daha merhametli düşünmeye sevkediyor.
Simülasyon hipotezine inanırım, bu simülasyonun rabbine iman ederim. Bütün bunlar Allah'ın kainatı, insanı ve beni simüle etmesi gibi gelir. Bu inançlar Allah'la olan münasebetimi İslam geleneğinden daha fazla belirliyor. Bir yandan gelecekle, yapay zekayla, dünyanın halleriyle meşgulken, bir yandan kocakarı imanına sahip olmaya çalışmanın yükünü çekmiyorum. Benim bulunduğum cephede, bu inandıklarımın alternatifi hepten Ateist/Agnostik olmak ve bu inançların da cahillerin sayıklaması olduğunu görecek kadar tecrübem oldu.
Ben Allah'ın sevgisinin şartlı olmadığına, yap veya yapma dediklerinin bir babanın çocuklarına verdiği nasihat gibi olduğuna, yaparsan kendin için yaptığına, yapmazsan yine kendin için yapmadığına ve sonsuz rahmetinin bütün insanları kuşattığına inanırım. Dini elime bir yapılacaklar listesi alıp, çoğunu yapamadığım için kendimi suçlu hissetmek olarak görmüyorum. Suçlulukla hiçbir yere varılamaz diyen bir takım başka geleneklere de kulak veriyorum. Namaz kıldığımda Allah'ın huzurunda keyif ve muhabbetle kılıyorum, kılmadığımda da bunun için kaç yıl yanacağım diye korkmuyorum.
Bir avantajım, İslam hakkında herhangi biri olmam. Yani benim bu dini savunmak, geliştirmek, ondan paye edinmek, onu insanlara tanıtmak veya dünyayı müslüman eylemek gibi bir vazifem yok. Ben sadece Allah'la münasebetini hakikatli kurmaya, anakronik bir takım laflarla kendini bilişsel kısır döngülere mahkum etmeye gerek görmeyen biriyim. Tek başımayım, sırtımda yumurta küfesi yok, İslam'ı, müslümanları veya Türkleri kurtarmaya çalışmıyorum ve bu benim için gayet rahat bir pozisyon.
Yirmibeş yaşımdaki ben kırkbeş yaşımdaki benim bu söylediklerime bakıp çok hızlı şekilde tekfir ederdi. Bunu bildiğim için de fazla konuşmuyorum bu konularda. Söylediklerimi anlayandan çok anlamayan olduğuna eminim ve insanların doğru bildiklerini, doğru şekilde yapmalarından ve söylemelerinden rahatsız değilim. Onların vazifesi o, benim vazifem bu.
[Demzen] #İslam #muhafazakarlık #din