demzen 45
Bana sen müslümansın diyor. Arada diyor bunu. Unutmayayım diye herhalde. Ben iyi bir insanım, ben müslümanım.
Bir takım farizalarını yerine getiremesem de müslümanlığımla bir meselem yok. Müslümanlığım sadece benimle başlayıp biten bir şey değil zaten. Bunu farkettiğinde, yani İslam'ın sadece benim dememle girebileceğim, çıkabileceğim, yanında yöresinde dolaşabileceğim bir şey olmadığını farkettiğinde bir adım atmış oluyorsun. Ateist olsan da bunun anlamını daha önce müslüman olman belirliyor, İslam'ın sana sunduğu kodları aşman mümkün değil. Bundan da şikayetçi değilim. Doğduğum yerde doğmuş olmaktan, yalan söylemenin, insanları aldatmaya çalışmanın, hayatta tek ölçüsü başarı olmanın, hayatın bu dünyadan ibaretmiş gibi yaşamanın, eğlence düşkünlüğünün, içkinin, kumarın, gizli ilişkilerin, Allah yokmuş gibi yaşamanın normal sayıldığı bir çevremin bulunmayışından gayet memnunum. Müslümanların da bazı kötü yönleri var ama toplamda İslam'ın bana neler kazandırdığının farkındayım. Farkına varmaya çalışıyorum.
Bu sebeple de ya ben sıkıldım, bundan sonra seküler olacağım, hem o taraftaki kadınlar daha güzel görünüyor, hem de daha az yükümlülük var demedim. O hayat tarzını gözleyecek fırsatlarım oldu, deneyecek imkanım da var ama metafizik anlayışını da içine katarak hiç özendiğim bir hayat tarzı olmadığını biliyorum. Allah'a inanmıyorsun da neye inanıyorsun mesela?
Eğlence hayata karşıdır diyordu Mirzabeyoğlu, eğlenmeyi bilmeyen bana güzel gelmişti, çünkü hayat aksiyondur. Üretmen, gelişmen, öğrenmen gerekir. Sınırlarını genişletmen. Sekülerliğin eğlenceyle ve dünya hayatını dibine kadar yaşamakla kendini izhar etmesinden herhalde, bendeki bu eğlencesizlik, zaten beceremeyeceğim bir oyuna hiç katılmamakla kendini gösterdi.
Bununla beraber bizim tarafın da söylediklerinin, diskurunun, İslam'ın kocaman bir yapılacaklar listesi gibi bir şeye dönüşmesinin, müslümanın marka değerinin zayıflamasının, her şeyi izah edebilecek bir politik araca dönüşmesinin, çağın değişmesinin, sabahtan akşama komik video seyrederek yaşanabilecek bir hayatın imkanlar dahiline girmesinin, İslam ve sair dinler hakkındaki düşüncelerin sınırsızca paylaşılmasının bir etkisi yokmuş gibi hala aynı söylemi tekrarlamanın önce kendimi ikna etmediğini görüyorum. Kendimi ikna edemediğim konularda, nasıl olup da çocuklarımı ikna edebileceğimi bilmiyorum mesela. İslam'la ilgili asıl derdim bu kendini ikna konusu. İnandığımın bir zemine oturması ve bunun da bugünkü cereyanlardan mümkün mertebe vareste bulunacak, fırtınalara dayanacak bir sağlamlıkta olması.
İnsanın yeryüzünde iki temel meselesi var. Biri Allah'la olan münasebeti, ben neden varım, burada ne işim var? Diğeri de insanlarla münasebeti, bu insanlar benim neyim olur, onlardan ne bekleyebilirim ve nasıl davranmalıyım? Din bu ikisini beraber çözüyor çünkü bu iki mesele birbirinden ayrılabilir değil. Allah'ı insanlar vasıtasıyla öğreniyoruz ve insanlara davranışımızı da Allah tasavvurumuz belirliyor.
Geçen gün sabah yürüyüşü esnasında etraftaki bütün insanların parladığını farkettim. İşte bunlar Allah'ın kendini izhar ettiği insan yavruları. Sen de öylesin. Hepsi Allah'tan bir iz taşıyor. Bununla beraber insanlara hepiniz Allah'tan iz taşıyorsunuz diyemezsin çünkü ekseriyetinin bunu hissetmediği belli ve bunu söylemenin ekmek derdindeki çoğu için anlamı yok. Ekmek derdindeki insanlara laf satmak onları Allah'a yaklaştırmaz. Dinin anlamı da bu yüzden sadece Allah'la münasebet değil. Dünya düzeninin içine Allah'ı dahil ederken, bunun onun sınırsız ve sonsuzluğuna saygı duyarak yapılması lazım. Benim Allah'ım senin Allah'ını döver eskimiş bir laf. Biz Allah'ın tarafındayız, o halde Allah da bizim tarafımızda, o yüzden yaptıklarımızın hepsi doğru da öyle.
Bunlar beni doğru davranış ve doğru söylem nedir sorusuna getiriyor. Dünyayı, düzenini, hayatın karmaşıklığını, teknolojiyi, kapitalizmi, sefaleti, eğlenceyi, insanların çoğunun bilmedikleri bir dünyada, tanımadıkları bir hayatı mümkün mertebe eğlenceyle, düşünmeden, rahat ve mutlu geçirip gitmekten başka dertleri olmadığını görmeden, doğru davranış nedir sorusunu çözemezsin. Allah'ı hayatımıza dahil ederken, bunun insanlar için anlamı nedir diye sorman lazım. Bu da büyük ölçüde Allah'ın adını anmadan Allah'ı hayata dahil etmek demek.
[Demzen]