Kanada'dan misafirler geldi geçen gün. Ufak iki çocukları olan bir çift. Adamla aynı yaştayız, benden 12 gün önce doğmuş. Kadın Rus. Beş senedir Kanada pasaportunu almak için beklemiş. Alınca da Kanada'dan topuklamışlar. Balat'ta iki ay kalacaklarmış.

Geçen gün gittik patrikhanede çocukları vaftiz ettirdik, Patrik de oradaymış dedi kadın bir ara. Adam ben de olmak istedim ama çocuklarınki kadar kolay değilmiş, İsa hakkında bir şeyler öğrenmem lazımmış dedi. Ben sana anlatıyım İsa'yı diyecektim. Sen zaten Hristiyan değil misin? dedim, babam böyle şeylere para tuzağı derdi dedi. Kadın belli ki daha dindar ve iki ufaklığı Ortodoks yapmaktan mutlu ve adam da özenmiş. Ortodoksluğa giriş sınavına hazırlanıyor.

Ramazan benim için bu sene keyifsiz geçiyor. İftar öncesi ve sonrası işe denk geldiği ve günde iki litre kahve içmeden zihnim oradan oraya zıplayan bir sincaba dönüştüğü için hafta içinde tutmuyorum. Geçen sene de ilk on gün tutmuştum. Çalışırken buluttan alemlere dalmaya başladığım için sonunda böyle ibadet m'olur dinden içeru deyip sadece hafta sonları tutmaya başlamıştım. Bu sene de öyle yapacağım.

Keyifli Ramazan ne zamandı hatırlamıyorum gerçi. Evli geçirdiğim son Ramazan 2017 Haziran'ındaydı. Onda da iftarları yalnız yaptığımı hatırlıyorum. İdam kararı imzalanmış bir evliliği süründürüyordum.

Dini pratikler temelde insanın çocukluğu ve ailesiyle ilgili konular. Benim İslam'dan müslümanlara rağmen tamamen kopmak istemeyişimin sebebi bu. Koptuğun sadece bir dini gelenek veya cemaat değil, kendi çocukluğum olur. Bununla beraber bir keyif de almıyorum, Ramazan gelince heyecan sarmıyor, zaten günde bir defa yiyen biri olarak hayatımda kahveden başka önemli bir değişiklik olmuyor. İnsanlar evlerini süslüyorlar, teravihe gidiyorlar, sahurda buluşuyorlar -- falan. Bunlar da hep aile ve cemaat meselesi ve ben ikisinden de mahrumum. Ramazan geliyor diye yalnız yaşadığım evi süslemek de henüz ulaşamadığım bir mertebe.

İslam'la son zamanlardaki mesafemin temelinde dindarlarla mesafem var. Çocukluğumla, içinde yetiştiğim dünyayla kavga edecek kadar büyük bir mesele değil ama din adına yapılan mücadelenin benim için bir esprisi kalmamış. En yenisi bin sene önce yaşamış adamlarla ilgili menkıbe anlatıp ağlayan birilerini görünce komik geliyor. Dindarların ekseriyetiyle tamamen farklı dünyalarda, farklı meselelerle yaşıyoruz.

Şu sıra baktığım kitaplardan biri olan Reza Aslan'ın Tanrı kitabında, dinin hüviyetinin ne olduğuyla ilgili çeşitli fikirler vardı. İşte Durkheim gibi sadece sosyal bir mesele olarak bakan veya Jung gibi kollektif şuurdışı ile ilgi kuran görüşler. Din neden var? Bu ilginç bir soru.

Bunun cevabını doğrudan vermem mümkün değil. Ancak hayatımda eskisine nazaran din neden daha az, bunun cevabını verebilirim herhalde. Müslümanlarla ilgili derin bir hayal kırıklığının yansıması. Dışarıda zaten dini bir hayat yok, evin içindekini tek başıma sürdürecek kadar da dirayetli değilim. İnsanlarla ilgili dertlerimi anlatırsam ama İslam bu değil diye cevap veriyorlar. Doğru, tabii ki İslam bu deyil ama İslam ne mesela, müslümanlardan ne kadar ayırabilirsin bunu ve hangi ölçüyle? Neticede İslam'ı inşa edenler de müslümanlar.

Kırk küsur yaşından sonra İsa'yı bulmaya karar veren adamla aramdaki farkı düşündüm. Ben İsa'yı arayacak değilim, zaten biliyorum kendisini. Ondan sonra geleni de biliyorum. Bunların ne kadarının gerçek, ne kadarının mitoloji olduğuna dair de aşağı yukarı bir fikrim var. Farkın dini içerikten kaynaklanmadığını anlayacak kadar çok şey okudum. Dünyanın en saçma fikirlerini bile iyi insanlardan sevgiyle duyarsanız inanmak istersiniz. İçeriğin önemi yoktur. Meryemoğlu İsa Mesih'in Tanrı'nın oğlu olduğu ve insanlığın günahları için çarmıhta can verdiği gibi bir düşünceye bile, eğer ruhun acıyorsa ve merhemi süren kişiden duyuyorsan inanırsın.

Ben ruhum acıdığında merhemini dindarlardan bulamadım. Belki acının tedavisi onlarda yoktu, belki tedavisi olmayan dertlerim vardı, belki de doğru insanlarla karşılaşmadım. Neticede müslümanlık hayatımda huzur, mutluluk, keyif, anlayış, sevgi gibi çağrışımlar yapmadı. Upuzun bir yapılacak işler listesi, modern çağın getirdiği şaşkınlığın katmerlenmesi ve birbuçuk binyıllık tarihi yükü omuzlanmak anlamına geldi. Bir yerden sonra insan olduğumu ve Allah'ın tek başıma bana bu kadar yük yüklemesinin pek de muhtemel olmadığını düşünmeye başladım. Kendi dahlim olmayan konularda suçluluktan yıkılıp kavrulmak yerine Allah'ın rahmetine sığınıp olduğum gibi oluyorum. Olduğum da bu kadar işte.

[Demzen] #İslam #vaftiz #din #Allah #Reza Aslan