- Elimi bırakıyorum ve dört gün geçmiş oluyor.
- 6-9 Ocak dalgalanmaları bu.
- Bakalım şimdi neler olacak?
- Ne kadar aptal insanın arasında kaldın?
- Adamın özgürlüğün tadını br defa almış kişi 'işe alınamaz' hale gelir demesindeki hikmeti anlıyor gibiyim.
- Öyle mutluyum ki, sizi de mutlu edebilirim.
- Baştan bu işten sıkılırsın, hep sıkılıyorlar diye mail atmış.
- Belli olmaz belki sıkılmam dedim.
- Belki de sıkılırım.
- Sıkıldığımı söyleyebilirsem sıkılmam.
- Kadınlarla ilişkim de böyle demedim.
- Gerçi sıkıldım deyince her yerden engelliyorlar.
- Sonumuz değişmiyor nitekim.
- Kaç para vereceksiniz, that's also important.
- Bir yerden sonra evet, paranın önemi tali ve diğer şeylerin de önemi tali. Taliler arasında paranın somut bir yeri var noktasına geliyorsun.
- Most of the engineers loathe such a job.
- Oyun, daha fazla oyun.
- Dünyayı anlamadan ne kadar yaşayabilirsin?
- Dünyayı anlayarak yaşamak, peki, mümkün mü?
- Anladığında tüm heyecan kaybolmaz mı?
- Oluşun bize sadece algı ve duygu yoluyla açılmasının sebebi, hakikatin özellikle gizlenmiş olması mı?
- Eğer hakikati biliyor olsaydın, oyunu hakkıyla oynamayaz, hakkıyla yaşayamazdın.
- Krishnamurti'nin bütün bu kavramların hepsi, karma, nirvana, samatha ve sair kavramların hepsi uydurmadır. İnsanların çoğu bunları fazla ciddiye alıyor demesi. Eğer sen yoksan, kavramların da yok.
- Aşk hala derdimiz olabilir mi?
- Bugün istediğin aşk olabilir mi?
- Aşkın bugün sana verebileceği bir şey var mı?
- Kaçmak için uyduruyor olmayasın bunları.
- Sarhoşluktan kaçmak için?
- Bela
- Kimleri, neleri kendine bela olarak görüyorsun?
- Emeklilikte taşa takılanlar.
- Kimlere yakın durmak ve kimlerden uzak?
- Bir bardak kahvede kırk yıl hatır bulabilmek için arada hiç görüşmemek lazım.
- Hayatın adım adım ayaklarının altından geçip gidiyor.
- Çalışıyorsun. Çalıştığın zaman seni uyaran yok. Uyandıran yok.
- Bildiklerini kendine saklıyorsun.
- Bir baban olsaydı da hayatın daha iyi olmayacaktı.
- Daha başka hikayeler üretecektin kendine.
- Daha müphem suçlular ve daha derin suçlamalar.
- İbrahim Ateşyakmaz
- Eski hikayeleri yeniden anlatmalıyım. Her devirde yeniden anlatılan hikayeleri.
- Yusuf'un hikayesi.
- İbrahim'i mi ateş yakmıyor? İbrahim mi ateşi tutuşturamıyor?
- İbrahim bir çıra. Aşksız bir çıra. İşini sevmeyen bir çıra. Ateş yanmak için ona muhtaç.
- İbrahim Ateşiyakmaz.
- İbrahim Yanmazateş
- Medeniyet dediğimiz kendine ait hikayelerin olması. Bizim hikayelerimizi, Yusuf'un, Salih'in, Meryem'in, Muhammed'in hikayelerini tekrar tekrar anlatacak kudretimiz yok. Ulysses yazamıyoruz, çünkü Odysseia ile bağımız koptu. Biz birbirimizle bunların anlamını tartışıyoruz. Hikayeleri kullanmaya çalışmaktan onları anlatmaya, anlamaya, sevmeye vakit bulamıyoruz.
- Kimin hikayeleri yaşarsa o kazanır.
- Yahudiler sadece hikayeleriyle kazandı. Başka bir güçleri yoktu.
- Bizim hikayelerimiz yaşasın.
- Yaşasın demekle yaşar mı?
- Sen ne yapmış oluyorsun?
- İnsanın konumunun ona faydası kendi fikirlerini ciddiye almak.
- Kendi fikirlerini ciddiye almıyorsan, başkaları da almıyor.
- Kendi fikirlerini ciddiye almaksa, aslında fikirlerine fazla bir vazife yüklemek oluyor.
- Dünyayı değiştirmeye çalışmanın sonu, dünyanın seni değiştirmesi bu sebeple.
- Fikirler köprü gibi. Sen onlarla dünyaya bakıyorsun ve dünya da onunla kafana doluyor.
- Sonunda, dünyayı toptan yaratma imkanın olmadığına göre, oradan sızan dünyalık seni esir alıyor.
- Eğer fikirlerini ciddiye almazsan, dünya da oradan çıkıp gelemiyor, köprü zayıf, dünyayı taşımıyor.
- Dünyayı değiştirmeye çalışmak, onu gereğinden fazla ciddiye almak mı olur?
- İnsan evladının birbiriyle iletişimi de bu dünya üzerinden olduğuna göre, başkasını değiştirmeye çalışmak da dünyayı değiştirmeye çalışmakla eşdeğer.
- Pragmatik enigmatizm.
- Nelere takıntılısın?
- Kendime?
- Çocuklara?
- Hayatın kendisine.
- Ölünceye kadar bir miktar takıntılı olmak doğal.
- İhtimaller denizinde bir kayık.
- Liman var mı?
- Bilindik anlamların ve kelimelerin limanı.
- Türk kadını en asil bir duygunun insanıdır.
- Bu yüzden sanırım kendisiyle geçinemiyoruz.
- Asil duyguların insanı değilim.
- E- okuyor diye yazamadığım şeyler var.
- Kendi gitti ama otosansürü devam ediyor.
- Okuyorum dese de, okumuyorum dese de inanmayacağına göre, bu sansür onun değil, senin kendi sansürün.
- Üzerinden bir ay geçtiğine göre neden ayrıldığımı yeniden düşünebilirim.
- Buraya yazmıyoruz, defterde duruyor.
- İlginç bir first date.
- Neredeyse blind. Doğum gününü önceden sorsam iyiymiş.
- Neden 7 Kasım. Allah seni şuradan denize atmamı mı murad ediyor acaba?
- Terapistim ücretini artırınca ben de gereği var mı acaba o kadar diye düşünmeye başladım.
- Bir faydasını görüyor muyum?
- Mütemadiyen konuşmak için başka fırsat yok. Adam bir gün sesimin tonundan uyuyup kalacak ve ben kendimi başarmış hissedeceğim.
- Aslında işin içinde para olmayacak, bir saat birini dinleyeceğim, en fazla iki üç soru sorarak.
- O da beni dinleyecek aynı şekilde.
- Bir de tanımadık olması lazım tabii.
- Şubat sonunda hala somut bir fayda göremezsem bırakırım.
- Mozaik kursuna başlarım aynı parayla, daha somut faydaları olur.
- Somut ve soyut mozaikler.
- Son kalan dating uygulamasını da telefondan kaldırdım. Bumble'ın ultra beyaz ablalarına da bye bye.
- Rakıcı ablalar OkCupid'de, şarapçı ablalar Bumble'da. Tinder konusunda bir fikrim yok.
- Bir iki tane daha var böyle, onlardaki nüfus az olduğu için bilimsel örneklem oluşmadı.
- Saat 1'den sonra kafeinli kahve içmemeliyim.
- Bunu dedikten bir kaç sonra kahve içtim. Tutarlı tarafım tuttu.
- Devlet tiyatrolarının oyununa biletsiz girdim.
- Bilet yoktu ve yer vardı. Devlet tiyatro işleri.
- Güzel oyun: Her yıl aynı hafta sonu buluşup eşlerini aldatan bir çift. 25 yıl boyunca devam ediyor ilişkileri.
- Devremülk gibi ilişkiler.
- Yılda bir hafta onunla, bir hafta bununla.
- Fazla muhabbetin getirdiği sıkışmışlıktan azade.
- Göğüs kafesimin sol üst tarafı ağrıyor.
- Böyle deyince kalbim demiş gibi oldu ama kalbim o kadar uzun süre ağrısa zaten ölürdüm herhalde.
- Ağırlık kaldırırken fazla zorladığımı, merdivene asılırken olduğunu veya uyuduğum sert zeminin fazla sert geldiğini düşünüyorum.
- Nefes alınca ağrıyor. Ciğerlerim fazla gelişmiş de olabilir.
- Ciğerlerim kaburgama sığmıyor.
- Kalbim hala aynı.
- Bundan sonra birine şefkat gösterirken sormam gereken soru: Ona gösterdiğim şefkati kendime de gösteriyor muyum?
- Ona haksızlık olmasın diye kendime haksızlık ediyor muyum?
- Gabor Mate'nin The Myth of Normal kitabını dinliyorum Minecraft oynarken.
- Bir yerde bütün izahları travma üzerinden yapmaya başlıyor. Bunun sebebi de kadınların modern hayatın sertliğine ve beklentilerine uyumsuzluğu. Sosyal şartlar. Kadınlar aynı kötü olaylardan erkeklere göre çok daha fazla etkileniyorlar. Bu travma da kalıcı olabiliyor.
- Erkeklerin yapması gereken kadına ebedi bir şefkat sunmakmış.
- Bunu yapacak kadar güvendiğim biri olursa neden olmasın tabii.
- Arkamdan sövmeyen, ağzı benimkinden daha bozuk olmayan biri.
- Standarda gel. Beklediğimiz şeylere bak. Kadın sigara içmesin, sövmesin, psikolojik şiddet uygulamasın falan.
- Bir yerde erkek de, kadın da sosyal ve ekonomik şartların getirdiği sıkıntılar yüzünden travmatik yaşıyor. Bu şartlar da yeryüzünde yeterince imkan olmamasından böyle. Herkese istediği hayatı verecek kaynak ve imkan yok. İnsan da Gabor'un düşündüğü kadar barışçıl değil, yüzyıllar boyunca da travma bir motivasyon sebebi olmuş. Aynı olan biri için tıkanıp kaldığı bir olay olurken, diğeri için harekete geçiren bir itkiye dönüşüyor.
- Bu sebeple, insanların travmadan kaçması değil, onu kullanmayı öğrenmesi lazım.
- Kötü duyguları kullanmayı öğrenmek, iyilerden daha mühim.
- Sevgi ile yaptığından kat kat fazlasını korku ile yaparsın.
- E- ne yapıyor acaba?
- Seviyor musun?
- Her zamanki kadar.
- Velakin konu bir sevgi meselesi değil. Davranış meselesi. Ben bu davranışı hakediyor muyum? diye sorunca geçiyor.
- Sevgiyi davranışa dönüştürmek için karakterinin bu yönde gelişmiş olması lazım.
- Güçlü olmak da lazım. Kendine ve başkalarına.
- Bu durumda aslında kritik mesele sevmek veya sevmemek değil, nasıl davrandığın.
- Beni en çok seven kişinin kim olduğunu bilemem. Bunun bir ölçüsü yok.
- Bir şair ağzı iyi lafı yapıyor diye bir kadını diğer erkeklerden daha fazla sevmiş olmaz.
- Ancak kadın, şairin onu daha çok sevdiğine inanır. Çünkü şair sevgisinden şiir yazmaktadır. Diğer adamlarsa lal olup kalmakta.
- Konu şairin kadını daha çok sevmesi değil, kadının şiiri daha çok sevmesidir belki.
- Borçluluk hissi.
- Bu muhtemelen yarım kalmış olmasından.
- Onun bana borçlu hissetmesini istemezdim.
- Benim ona borçlu hissetmemi de onun isteyeceğini sanmam.
- Yine de bir süre, uzunca bir süre belki, bu borçluluk hissini taşıyabilirim.
- Borçluluk hissiyle yaşamayı öğrenmek de lazım belki. Bunun için yeniden kendini ona maruz bırakmak iyi bir fikir değil.
- Derdin nedir, tam olarak?
- Uyumsuzluk.
- Kiminle uyumlusun?
- Kimseyle belki. Bu sorunun bir cevabı yok.
- Kimseyle uyumlu olmamak, uyumlu olmadıklarından birini tercih edip ona katlanmayı gerektirmiyor.
- Kimseyle uyumlu olmadığını düşünürsen, hep fedakarlık yapmak zorunda kalıyorsun. Bu da sınır çizmeyi, kendin olmayı zorlaştırıyor.
- Düzeltmeyi bilmediğin ilişkileri bozma.
- Vaktin olduğunda görüşürüz dedim birine. Haftada 6 gün işe gidiyor, pazar da doktoraya çalışıyormuş. Karaköy'e uğrayacak kadar zamanı yokmuş.
- Doğrudur, yoktur. Benim de onun bulunabileceği yerlere gidecek zamanım yok.
- Kadınların uzak mesafe ilişkisine daha yakın mesafede durmasının sebebi, aradıkları ilgiyi o şekilde de alabiliyor olmaları. Sabah akşam mesaj alsa, arada bir konuşursa, görüşmese de olur.
- Ekrana bakarak ilişki kuracaksam, bunun daha az sorumluluk içeren yolları var.
- Bir kadınla tanıştığında sorman gereken soru: Ne kadar fedakarlık etmem gerek?
- Bu soruyu edebilir miyim? diye soruyorsun. Sonunda bir kahramanlık hikayesi çıkıyor.
- Ne kadar fedakarlık yaptığınla ölçmeye başlıyorsun. Ne kadar tahammül ettiğinle.
- Bir yerde tabii ki what the hell I'm doing with myself?
- Derdimiz bir aşk destanı yazmak değil. Benim değil en azından.
- Bir insan diğerine vulnerability muhabbeti yapıyorsa, o yaralarından yakalayıp kullanmak istediği için olabilir.
- İnsan isterse ve güvenirse açılır, bunun önemli bir yolu karşısındakinin açılmasıdır.
- Birinin boğazını sıkarak vulnerable yapamazsın.
- Türk kadını en asil bir tribin insanıdır.
- Su isterken bile trip atabilir.
- Bunun sadece hormonal döngü meselesi olduğunu sanmıyorum. Bizim kadınımız iletişim kurmayı böyle öğrenmiş. Derdini düz cümlelerle ifade etmek imkansız geliyor olmalı.
- Çünkü düz cümle seni zayıf gösterir. Suya ihtiyacım var demiş olursun.
- Vulnerability düz cümledir.
- Beni seviyor olsaydın su verirdin öyle mi?
- Açık iletişim kurmak erkeklere zor geliyor. Alışmamışız.
- Bizim için zor olması anlaşılır. Kalas gibiyiz zaten. Kendini ifade etmekte bir Türk kalası.
- Kadınlara da zor geliyor. Bu ilginç.
- Bu kadar küfretmelerinin sebebi de bu. Devamlı bir savunma hali.
- Travmanın devamı.
- Travma baba Gabor gibi ben de bunu travmaya bağlayayım.
- Yazarken dalıp gidiyorum sabahları.
- Bilgisayarda yazmalıyım belki. Hızlıca. Çabukça.
- 20 dakika elde yaz ve sonra hızlıca bilgisayara geçir.
- Zihin temizliği için yazı. Uzun süre yaz.
- Su da iç tabii. Yoksa kuruyup gidiyorsun.
[Dalga]
#kadın
#oyun
#ilişki
#Gabor Mate
#travma