- Vermek neden keyiflidir? Birini mutlu etmek. Hayatında bir fark yaratmak.
- Vergi verirken de aynı hissi duyuyor musun?
- Hayır.
- Bunun iki tarafı var tabii, birincisi verginin zorla alınıyor olması. Diğeri de bürokrasinin soyutluğu.
- Kendini soyut bir bürokrasinin kölesi gibi görerek mutlu olabilmek, anlamlı bir hayat yaşayabilmek, iyi bir insan olabilmek mümkün müdür?
- Deprem sonrası yardım kuruluşlarına yaptığım yardımın, şahıslara gönderdiğim kadar mutlu etmediğini farkettim.
- Kuruluşlara güvenmediğimden değil. Güvenmediğim kimseye zaten bir şey göndermiyorum.
- Kuruluşların soyut olmasından ve yardım dediğimizin de banka hesabındaki bir hareketten ibaret olmasından.
- Bu genelleştirilebilir. İnsanın hayatı kolaylaşırken sosyal ihtiyaçları da makineler veya makineleşmiş bürokrasiler tarafından ikame ediliyor.
- Sadece sosyal medya gibi eğlencelik iletişim değil, yardım gibi konular da böyle artık. Devletten yardım bekliyoruz, başka insanlardan değil. Hayatımızı işgal eden en önemli kurum o çünkü. Devlet olmazsa da ona benzer bürokrasiler, soyut bürokrasiler bize yardım etsin.
- Hayat biçimimizi artık başka insanlar değil, isimsiz ve resimsiz insanlardan oluşan bürokrasiler belirliyor. Bunları kişileştirmek mümkün olduğunda, Kızılay başkanı veya Tayyip Erdoğan şeklinde bir kimlik verebiliyoruz. Çoğu zaman bu mümkün değil, devlet mekanizmasından sadece Erdoğan sorumlu değil, milyonlarca isimsiz neferden oluşmuş insanların elinden çıkmış bir organizma.
- Sen burada, onun bir parçası veya onunla simbiyoz yaşayan bir kölesin. Onun sana ihtiyacı olduğundan daha fazla senin ona ihtiyacın olduğu için onunla denk bir ilişki kuramıyorsun. Bürokratik organizma, kişilerin hiçbirine tek tek bağlı değil. Theseus'un gemisi gibi o insanların hepsini değiştirsen, yine organizma yaşamaya devam edecek.
- Maddi imkanlarımızı sağlıyor ve biz de bu büyük organizmayla ilişkimize sakin sakin devam ediyoruz. Ne şekilde kullanıldığını bilmediğimiz vergiler veriyoruz, çalışıyoruz, günümüzü sakin ve Netflix'te hepsi birbirine benzeyen diziler seyrederek geçiriyoruz. Kime ne faydası olduğunu bilmediğimiz işlerde çalışıyoruz.
- Başka insanlarla işimiz yok. Şahsen kimseye ihtiyaç duymuyoruz. Bizi besleyen bir organizma var. Haklarımız var çünkü.
- Bu hakları kazandıkça da hayat manasını kaybediyor. Herhangi bir sosyal etkileşim olmadan ye, iç, hayatını geçir, hasta olduğunda seni tanımadığın birileri tedavi etsin ve kimseye eyvallah etmeden göçüp git.
- O boşluğu da (zamanın ve imkanın varsa) sanat, sepet, bir takım ucu bucağı gelmez eğlenceyle doldur.
- Deizm'in makul görünmeye başlaması da bundan. Tanrı fikri her zaman zamanın iktidar anlayışına göre şekillenir. Mutlakiyetçi bir düzende yaşar gibi tek tanrıcı olamazsın. Musluğu açtığında su akıyorsa, artık yağmur duasına da çıkman gerekmez. Tanrı bürokrasiye benzeyen ötelerdeki birine dönüşür.
[Dalga]
#bürokrasi
#devlet
#Tanrı
#yardım
#deprem
#insan