beher 62
Bir yandan yazması kolay olsun istersin. Kolay konular. Anlaması kolay olsun. Dünyayı anlatsın. Dünyanın kolay anlaşılmasını ve anlatılmasını beklersin. İnsanlara keyif versin. Keyfin yok. İnsanlara verecek bir bilgin yok. Kolay anlaşılmıyor ve anlatıncaya kadar soğuyor bu dünya.
Gelecekten haber veremezsin. Gelecekten kimse haber veremez.
Sıkılmışlık ve bunun getirdiği sıkışmışlık hissi. Bir elim yağda, dünyanın ortasında ve bir elim balda, dünyanın ötesinde. Dünya dediğimiz de ne? Kafanda kurduklarından ibaret bir kavram. Nereye baksan dünya. Kendini gördüğün hayal.
İnsanî olanın bendeki karşılığının kıymetsizleştiğini görüyorum. Hayatı net yaşayacak kadar iyi modellerim yok. Suratına bakıp bunlar iyidir, bunlar kötü ve insanlar şu yolu takip etmelidir diyeceğim modellerim yok. Bu modeller olmayınca yazacak imkan kalmıyor. Ötelerden haber veremem. Bilmiyoruz ve bütün modeller eksik diyebilirim. Onun da bir esprisi yok. İnsanlar bilmediğimizi bilmek istemiyor. Bunun yerine biliyormuş gibi yapmayı tercih ediyorlar. Daha eğlenceli.
Önümüzdeki on yıla baktığımda kendimi bir yandan muazzam bir cennetin, enerjinin bedava ve buna bağlı olarak gıdanın ucuz ve iyi, herkesin her istediğini yapan üç beş robotunun olduğu, canı isteyenin uzaya gezmeye gittiği bir dünyanın; diğer yandan bildiğimiz her şeyin çöktüğü, çevre felaketlerinin daha çok hissedildiği, gıda fiyatlarının daha da arttığı, yazların daha sıcak, hastalıkların daha yaygın, savaşların daha şiddetli ve yakın, depremlerin daha sarsıcı, insanın insanı daha çok ezdiği bir dünyadan izler görüyorum. İçine çöküş de mümkün, yukarı çıkış da.
Bu ikisi arasında bocalıyorum. Çöküş nasıl olur, nasıl idare edilir bir fikrim aşağı yukarı var. Ölürüz mesela, ondan sonrasını düşünmek gerekmez. Basit bir plan. Bu çok korkutucu değil. Dünyayı uzaylılar istila ederse, ilk beni yemezler ama sona da bırakmazlar. Arada bir yerde, bir savaşın ortasında ölürüz. Deprem olur da ev çökerse ölürüz. Yediklerimizden zehirleniriz ölürüz. Köşe başında tinercinin biri bıçaklar ölürüz. Çöktüğümüzde plan ölmek. Mümkün mertebe en hızlı şekilde. Bonus puan almak için de dünyayı bir nebze daha iyi bir yer haline getirmeye çalışırken ölmek. Neticede ucundaki ölümü bildiğimiz ve mecbur olduğumuz bir seçenek bu.
Bazı felaket senaryoları bana felaket gibi gelmiyor. Robotlar ayaklanırsa ben memnun olabilirim, mesela. Zaten bıktım şahsen bu insanların hallerinden. Şu dünyadaki insanların yüzde doksansekizini ortadan kaldırsak, ürettiğimiz değerde hiçbir değişiklik olmadan devam eder gideriz. Bu yüzde doksansekizi seçme işinde başarılı olmadığımız ve zaten seçsek de herkes herkese bağlı olduğu için herkesin yaşamasını sağlamaya çalışıyoruz. Dahası öldürme yöntemlerimiz de çok vahşi ve aceleci. Robotlar bizi sakin sakin ve acısız, bir elimizde klavye, gözümüzde ekran, kulağımızda müzik, kanımızda uyuşturucularla öldürecektir. İnsanların ekseriyeti için yaşadıkları hayattan daha mutlu bir ölüm. Tercih edilebilir.
İşte robotların bu yüzde ikiyi seçme işini daha iyi yapacağını umuyorum. Toplamda ekonomik manada faydasız insanlara mutluluk ve ölümü bir arada sunabilirler. Biz bunu yapamıyoruz. Kendimiz de insan olduğumuz için seçmek, mutlu etmek ve öldürmek zor.
Bunlar felaket senaryoları ve tabii bir de sınırsız enerjiye dayanan cennet senaryoları var. Füzyonun sınırsız enerji üretim yöntemi olarak yarın keşfi, muhtemelen bildiğimiz anlamdan insanlığın sonunu getirir. Bu kadar enerjiyle ne yapılır bilmiyoruz. Dünyayı soğuturuz biraz, üretimi Ay'a ve Mars'a taşırız, her yerde bulunan manyakların kıyametin kopmasını tetiklemek için intihar eder, biz de uzaktan onları seyrederiz. Bunun robotların bizi yaşamak için seçtiği senaryodan farkı binyıllara çıkan ömrümüzü hiçbir ekonomik fayda olmadan geçirsek de çok umurlarında olmaması. Burada da insan varoluşun en yüksek noktasının yokluk olduğunu keşfederek kaybolur gider. Ütopya da bu kadar.
[Beher] #gelecek #sıkışmışlık #ütopya #distopya #felaket #insan