Kemal Atatürk hakkında ne düşünürsün? Hayatımızda var olmaya devam eden bir mesele olarak mı, yoksa insan olarak mı? İlki. İnsan olarak ölmüş gitmiş. Hesabı tarihe ve Allah'a kalmış.

Kemal Paşa'yı aşırı sevdiğim bir zaman hatırlamıyorum. Belki ilkokulun ilk iki yılı olabilir. Üçüncü sınıfta Yozgat'ın ufak bir ilçesinde ilkokulu okurken Atatürk Kur'anı tufalete atmış diyen arkadaşlarım olduğunu ve bunun bana tuhaf geldiğini hatırlıyorum. Kafamda alaturka bir helaya Kur'an-ı Kerim sayfaları atan bir Atatürk canlanmıştı. Atatürk'ü korumak ihtiyacı hissetmediğimi de hatırlıyorum. Sonraki yıllarda da bu değişmedi. Bürokrasinin boğazımı sıkarak içirmeye çalıştığı propagandaya direndim. Sırf propaganda malzemesi olduğu ve devamlı bize yol gösteren adam olduğu için. İslamcılık bile bu yüzden cazip gelmiştir. Ortada bir zamanlar yaşamış başarılı bir asker ve politikacı var, onun ulu önderliği altında bizden kulu olmamız bekleniyordu. Bunu bekleyenler de bize iyi davranan insanlar değildi. Ben Atatürk ve Atatürkçülüğü daima bir somurtma, geçmişi beğenmeme, halkı hakir görme ve sair aydınlanmacı refleksler üzerinden tanıdım. Über-didaktik bir hayat felsefesi. Ulusumuzu kurtaran yarı-tanrıya varlığımız armağan olsun.

Hatırladıkça bünyeme hala bir ikrah hissi geliyor. Dünyayı tanıdıkça da devletleri kurtarmada önemli roller oynamış adamların illa tapınılmayı arzulamadığını görüyorum. Kurtardıktan sonra seçimlerde kaybeden Churchill gibi, De Gaulle gibi büyük adamlar, iki dönemden sonra kimse üçüncü dönem aday olsa itiraz etmeyecek Washington'ı görüyorum.

Bununla beraber, daha rasyonel ve sakin bakmaya başladım. Osmanoğullarının günümüzde yaşayan torunlarını görünce Cumhuriyetçi oldum. İslamcılığın son yirmi yıldaki serüvenini görünce laiklik benim için herhangi bir formdaki İslamcılıktan daha muteber hale geldi. Yüzyıllar önce önemini kaybetmiş meselelerden birbiriyle didişen alimlerden ziyade, bu meseleleri kanun yaparken konuşmuyoruz demeyi daha makul bulmaya başladım. Yaptığı tercihleri neden yaptığını anlayacak kadar yaşadığım toplumu ve insanları tanıdım. Ancak Kemal Atatürk'e hala derin bir muhabbetim yok.

Bu büyük ölçüde sınıfsal. Onun yolumuzu aydınlattığını söyleyenlerin asıl dediği bizim önce girdiğimiz yola siz de arkamızdan gelin. Atatürk'ü takip etmemizi söyleyenlerin asıl derdi kendilerinin önde, bizim arkada bulunmaya devam etmemiz. Böylece uluslaşma serüveninde daha ileride bulunabilecekler. Benim dedem de hocaydı derken söylemeye çalıştıkları da bu mesela, o işler artık geride kaldı. Çoğu insan için Kemalizm'in içeriği değil, bu sınıfsal göstergesi onu çekici veya itici kılıyor.

1912-1923 arasını yaşayan Osmanlı bürokrasisinin neden bir kişi kültünde karar kıldığını, neden bizi aydınlatan muhteşem insan figürünün her yere heykelinin yapıldığını anlamak zor değil. O dönemin insanı canının derdine düşmüş. 11 yıl içinde devlet ve toplum Anadolu tarihindeki en büyük krizlerden birini yaşamış. Bir yandan uluslaşmak, bir yandan savaşmak, bir yandan gelişmek. Hepsini birden yaparken aralarındaki en zeki ve soğukkanlı adamın başa geçip, kendini ilahlaştırması, bunu bin yıldır sultanın kulu olmaya alışmış bir millete yaptırması kolay iş değil. Hataları olmuştur. Ancak yaptıklarının çoğunu başka çaresi olmadığı için yaptığını düşünüyorum.

Bununla beraber yüz sene sonra aynı yavanlaşmış diskurla ileriye taşınmaya çalışmamız önemli bir başarısızlık. Atatürk resmi görünce gözü dolan insanlar aslında aramızda yaşamaya devam eden Atatürk'ün bu yüz senede önemli bir iş yapmadığını anlatıyor. İyi mühendisler ve iyi liderler kendilerine ihtiyacı ortadan kaldırır. İçi giderek boşalan, bir maske, bir ikonadan başka anlamı kalmamış ve bu yüzden herkesin sahiplenebileceği kimliksiz bir resme dönüşmüş haliyle, dost veya düşman olmanın farketmeyeceği bir model. Resmin bir fikri yok. Resim bizi sadece bir sembol olarak bir arada tutmaya çalışıyor. Ergen kızların orasına burasına dövme yaptırdığı Atatürk ikonunun nazar boncuğundan hallice bir anlamı var. Nazar boncuğu bir insan kötülükten ne kadar koruyorsa, Atatürk de bizi o kadar ileri götürüyor.

Türklerin uluslaşma serüveni taşlı ve zor bir yol. Kendi uluslaşmasını tamamlamadan Kürtleri asimile etmeye kalktı. Bir ölçüde başardı ama beni Atatürk'ten soğutan abusluk onlarda da ters tepti ve bugün artık bir Kürt ulusu, eksik gedik de olsa somutlaşıyor. Modernleşme kendi bildiği yoldan gitti. Cumhuriyeti kuran kadrolar İslam'ın bu topraklardan yok olacağına inanıyorlardı. Bu gerçekleşmedi. İslamcılık bünyesinde Atatürk ikonunu bile alacak pragmatizme ulaştı. Bugün Atatürk'e dua eden, Fatiha okuyan evlatlarını görseydi, Ulu Önder ne kadar hayrete düşerdi bilemeyiz. Açıklanması birkaç defa ertelenen siyasi vasiyetinin günümüzle hiçbir alakası olmamasından dolayı gizlendiğini düşünüyorum. Kemal Paşa'nın hayalindeki Türkiye işbu yaşadığımız değildi ancak bu Türkiye'nin suçu değil.

Nihayetinde Türk modernleşmesi gelip saçma bir yerde tıkandı. Bugün İslam'ın piyasa değeri son yirmi yıldaki devletle eklemleşmeye rağmen Kemalizm'den daha iyi. Devletin elinde oyuncak olan haliyle bile devletten bağımsız yaşamaya devam ediyor. Bürokrasinin oyuncağı olmaktan çıktığında yeniden bir fikir, bağımsız bir cereyan halini alacaktır.

Kemalizm ve ikonu öyle değil. Onu hepimiz zoraki seviyoruz. Onu sevmekteki tek gayemiz bulunduğumuz konumu, sosyal ve politik konumu başkalarına izah etmek. Bu devleti Atatürk kurdu ve ben de bu devletin vatandaşı olarak onun kültünü devam ettiriyorum demek.

Augustus kültü 300 sene yaşadı ama Roma yıkıldığında kaybolup gitti. Yerine geçen Hristiyanlık Roma'yı birkaç defa gömdü. Kişi kültlerinin bildiğim en uzunu bu. En fazla devlet kadar yaşıyor ve uzun vadede bir faydası olmuyor. Atatürk kültünün akıbeti de benzer.

[Beher] #Atatürk #Türkiye #İslamcılık #Kemalizm #Osmanlı