İnsan bilgiyi başkasından alıyor. Medenileşmek, görgülülük, modernleşmek bu. İnsan kendini tanırken, kim olduğunu öğrenirken dahi başkalarının söylediklerine ve yazdıklarına ihtiyaç duyuyor.

Kendimiz doğrudan bilgi edinmiyoruz. Öğrendiklerimizin büyük kısmı organizmanın işe yararlık ölçüsüne göre bize öğrettiklerinden. Bizi nerede kullanmak istiyorsa onun için öğretiyor.

Bu öğretme süreci insanın kendi öğrenmesi gibi değil. Doktorlar başkalarından öğrendikleriyle teşhis koymak zorunda. Bütün hastalıkları tek tek deneyerek, onların nasıl gelşitiğini takip ederek, tek tek öğrenme imkanı yok. Okumak ve başkalarının öğrettikleriyle yetinmek zorundasın.

Başkalarının söyledikleriyle tanıyor, başkalarının söyledikleriyle çözüyor, başkalarından öğrendiklerimizle para kazanıyor ve ihtiyaçlarımızı temin ediyoruz.

Bu insanın kendi öğrenmesi kadar etraflı değil. Başkalarından öğrendiklerini kendi bulduğun kadar derin değerlendiremiyorsun. Bilgi, kitaptaki halinde insanın tecrübi bilgisine benzemiyor. Bu nedenle insan hep otoriteye bakıyor. Hangi bilginin doğru olduğunun ölçüsü otorite oluyor. O yüzden bir profesörden duyduğumuza, bir inşaat amelesinden duyduğumuzdan daha fazla değer veriyoruz.

Otorite, bir insanın tek başına öğrenmesinden daha zayıf bir bilgi menbaı. Otoritenin bulunduğu konum, bilgi aktarım yolları, amaçları organizmanın kendisiyle ve organizmaya nispetle kendi konumunu korumakla alakalı. Onun için doktorlara yeterince para ve konum verirsen, sana şekerin faydalarını ve etin zararlarını anlatabilirler.

Otoriteden veya organizmanın korunmasından kaynaklı bilgi insanın kendi koruması veya kollamasıyla, daha sağlıklı, mutlu veya bunun gibi hedeflerle ilgili değil. Mutluluk varsa kendi mutlulluğu değil, organizmanın mutluluğu önemli. Organizmaya bakarak -- ve onun mutluluğunun kendisiyle ilgili olduğunu kabul ederek, organizmayı mutlu ederse kendisinin de mutlu olacağını düşünerek... Bunlar yanlış kabuller olmayabilir bu arada. Organizmanın hücresi olmak, insan olmaya bir dağın başında özgürce yaşamaktan daha yakın olabilir. İnsan nedir ve nasıl mutlu olur, bunu bile bize organizma öğretiyor.

Yine de birey olarak, organizmanın otoritesie boyun eğmenin her zaman doğru bir strateji olmadığını düşünüyorum. Organizma, bütün organizmalar gibi kendini düşünür. Sen de kendini düşünürsün. Adı devlet olan, toplum olan veya sair insan toplulukları olan organizmaların kendini düşünmesine kapılırsan ve buna mukabil onların da seni düşüneceğine inanırsan, beklentilerin tam olarak karşılanmaz.

Organizmanın organeli mi olacaksın? Kendi başına yaşayabilen özgür bir insan mı? Organizmamız da diğer tüm organizmalar gibi evrimleşiyor. Bizi giderek kendine daha çok bağlıyor. Büyük makinenin ufak parçaları haline geliyoruz. İnsanın bir bütünün parçası olarak yaşaması daha kolay zira. Belki kainatın ayarı budur. Cansızdan neşet eden canlılığın kaynağı da buna benzer bir kendi nefsini, organizmanın bünyesinde eritme kanunudur.

İnsanla ilgili bütün felsefi meseleler, mümkün canlıların zirvesi olduğu fikrine dayanmazsa kaybolup gidiyor. Belki bütün bu gürültü ve tatava, yerküre veya Güneş sistemi veya galaksi çapındaki bir canlının oluşum safhasından ibarettir.

[Beher] #insan #organizma #toplum #nefs #özgürlük #bilgi