Sabah yürürken dinlediğim podcast klipleri var. Sam Harris, David Whyte'a arkadaşlığın tabiatı ve gerçek arkadaşlık nedir diye sormuş.

Vulnerable olabilmek diye cevap veriyor. Vulnerable -- yaralanabilirlik. Kırılganlık diye tercüme ediyorlar ama o başka bir anlama geliyor. Daha fragility'nin karşılığı. Fragile -- kırılgan.

Karşındakinin sana zarar verebilmesine açık mısın, zırhlarını indiriyor musun ve o da bunun farkında mı? Farkında olduğu halde yaralamıyor mu? Yoksa zamanını mı bekliyor? Seninle bir hesabı mı var?

İnsanların çoğunun hesapsızlık gibi bir imkanı yok. Bazılarının madden yok. Genelinin kafa yapısı böyle değil. Bir fayda gelmeyecekse yatırım yapmıyor. İki insan arasında hesapsızlık mümkün değilse, yaralanabilirlik de mümkün değildir. Her şey hesap kitap konusudur, aldığından fazlasını vermemek, verdiğinin karşılığını beklemek...

Yaralanabilirliğin yanına bir de affedebilmeyi eklemiş. Düşersin, yanlış sözler edersin, insansın. Karşındaki seni affeder mi? Sen kendini onun nazarında affeder misin? Hesapsızlık yoksa affetmezsin. Çünkü bir hata var ve bunun bedeli olmalı, her şeyde olduğu gibi bedeller ödenmeli. Bu bedeller tabii karşılıklı ödenmeli, fiyatlar belirlenmeli, pazarlık yapılmalı, alacak verecek hesaplaşılmalı. Araya bunlar girince arkadaşlık kalmaz.

Montaigne'in dediği gibi gerçek arkadaşlığın nadir bulunması, Aristo'nun dediği gibi sadece denkler arasında olması da bundan. Biriyle hesapsızlık için yanyana yürüyebilmek gerek, biri arabaya biner, diğeri yürürse olmaz. Biri diğerini sırtında taşırsa olmaz. Biri uçuyor, diğeri yüzüyorsa olmaz. İkisinin de özünde iyi olması bu hesapsızlığı getirmez, çünkü yanyana yürüyemediğin herkesle illa bir hesabın vardır.

[Beher] #arkadaşlık #vulnerability #yaralanabilirlik