Akşamları bir takım notlar alıyorum. Yattığım yerde. O gün aklıma kalan şeyler. Kendi dertlerim. Falancanın dertleri. Başörtülü kızlarımızın dertleri.

Sabaha bunların aslında beni ilgilendirmediğine kanaat ediyorum. Tarihin en büyük sosyal yarılmalarını yaşarken modern dünyayı başka bir dünya için yazılmış kitaplardan öğrenmeye çalışan kızlarımızın neden kalplerine ve kafalarına uygun birini bulamadıklarına dair teorilerimin anlamı yok. Bana ne zaten. Yakın vadede tesettüre girmeyi düşünmüyorum.

Beni ilgilendiren kısmı kendi dindarlığımın nasıl değiştiğini gözlemek. Erkekler için durum kolay. Hayatı kozmopolit yaşayıp, ortamına göre söylem ayarlayabiliyorsun. Hepimiz yapıyoruz bunu. Başımızı örtmediğimiz için kimseye karşı sorumlu değiliz. Bir tutarlılık aramak gerekmiyor. Erkek doğmanın iyi taraflarından biri. Ne kadar dindar olduğunu çaktırmaya lüzum yok.

Bu yükün neden kadıncağızların omzunda kaldığı ilginç bir sosyal bilmece. Din sosyal gelenekçi tabiatıyla belki hep kadınlar elinde aktarıldı, şimdi de öyle oluyordur. Belki erkeklerimiz genelde yaptıkları gibi, İslam'ı kadınların kucağına bırakıp ortamdan kaçmaya başlamıştır. Dünya düzeniyle baş etmek mümkün olmayınca, kadınları öne sürüp kendimizi rahatlatıyoruzdur. Kadınların ne kadar şöyle böyle olduğundan şikayet ederek suçluluğumuzu yansıtıyoruzdur sonra. Bacım bileğin görünüyor, sen bana bakma dikkat et böyle şeylere. Çünkü biliyorsun kendimden çok senden sorumluyum.

Psikolojik derin tahlillere girecek değilim. Gece yarısına bir saat kala hiç sırası değil.

Söylemek istediğim sadece insanların, erkek veya kadın, birey halinde zayıf ve merhamete muhtaç olduğu. Davranış biçimlerini anlamaya çalışırken bu zavallıcıkların hepsinin ferah yaşamak gibi bir gayesi olduğunu kabul ediyorum. Onları ferahlatan neyse beni ferahlatmayabilir ama ortada hepimizin istediği rahatlık gibi bir hedef var. İyi yaşamak.

Müslümanlar için bu iyi yaşama giderek zorlaşıyor. Hakkını veren kadınlar için de, erkekler için de zor. Müslüman kadının aradığı bu zorluğu bir nebze kolaylaştıracak biri. Müslüman erkekten beklenen bu, ancak erkeğin de bunu yapmaya mecali yok. Benim gibi bir yaştan sonra bu işlerden sıtkı sıyrılıp kendi kendine konuşmaya başlayan da var, dünya gailesinin peşinde kendini kaybeden de. Çünkü erkeğin sığınacağı bir yer yok, kendisinden bekleneni gerçekleştirmesi, hem dünyevi hem uhrevi süpermenlik gibi bir vazife ve bunu yapamıyor. Elinden gelmiyor adamın.

Bu beceriksizliğin çeşitli sebepleri var. Kişisel sorumluluklar olabilir ama geneli kişisel sebepler değil. Şartların getirdiği, imkansızlıkların getirdiği bir beceriksizlik ve umutsuzluk. Türkiye'deki İslam anlayışı bu umutsuz ve beceriksiz insanlara, hayata tutunamamış, ne şekilde tutunacağını bilmeyen erkek parçalarına bir derman olmaya çalışmak yerine, devletin, iktidarın, toplumun elinde oyuncak hale gelmiş. Dünya düzeninin nasıl yürüdüğünü, ufacık menfaatler için insanların nasıl kılıktan kılığa girdiğini, hayatta ne çeşit ahlaksızlığın döndüğünü gören erkekler için hakkı ve adaleti sağlam tutacak bir dini anlayış yok. Ben dünyayı tanıyacağım, yer edineceğim, anlayacağım dersen elinden tutacak kimse yok.

Sonra bu şaşkın erkekler hasbelkader o kadar şaşkın olmayan dindar kızlarımızla denkleşip konuştuklarında, ilk soru mesela beş vakit namaz olursa, sen bana fazla iyisin türküsü giriyor arkaya. Ben burada hayretlik bir şey görmüyorum. Sekülerleşme önce erkekleri vurdu, çünkü kadınların yanında kitap okuduğu sobalara tezek taşıyan onlardı. Bu boklu dünyayı çekip çevirmek zorunda kalan ve bu yolda boka bulanan erkekler. Sonra o haliyle kendini Allah'ın ve Allah'ın temiz kullarının merhametine layık görmüyor. Temiz kullar da o adamları merhamete layık görmüyor çünkü zaten boklu adam ve temizlerin de güvenebilecekleri bir şey yok. Kimse kimseye güvenmeyince kimse kimseye güvenmeden kendi başına yaşıyor. Herkes kendini kurtaracak biri peşinde ama kimsenin kimseyi kurtarmaya dermanı yok.

Ben de içinde bulunduğum şartları anlamak yerine kafama kitaplardan hükümler atma ihtimali biriyle ömür boyu yaşamaktansa yalnız kalmayı tercih ederim. Herhangi bir kavgada bindörtyüz yıllık İslam müktesebatını, zaten uyuşmak istemediğim toplum, devlet ve sair anasır-ı mübarekle beraber karşımda görme ihtimalim varsa uzak durmayı tercih ederim. Hayat boyu kavga ettiğim yel değirmenlerini evime taşımak istemem. Bir zamanlar bu konularda dindarlığı en önemli kriterlerden sayan biriyken bu hale nasıl geldim, o uzun hikaye ama özetle bir adamın dindarlıktan korkuları varsa makul buluyorum artık.

Burada herkesi memnun edecek bir çıkış bulunabilir mi? Sanmam. Sosyal cereyanlar böyle kalpleri yıkarak, nesilleri burarak ilerliyor. Kadınlar haklı ama erkekler de haksız değil. Ben de Nasreddin Hoca'nın torunuyum.

[Beher] #kadın #erkek #dindarlık #başörtüsü #merhamet #birey #İslam