İnsanlar aynı boyda. Bir dağın tepesinden bakarken aralarındaki fark az. İnsan kendini ne kadar farklı ve üstün sanıyor halbuki. Herkes benden kısa, herkes benden fakir.

İnsanların hep yaklaşık boyda olması yapacaklarını da sınırlıyor. Karşında bir cüce veya çocuk yoksa kimsenin iki katı uzun değilsindir. Karşında zihinsel engelli yoksa kimseden iki kat zeki olmadığın gibi. Ortalamadan biraz uzun veya zeki olabilirsin ama tanrılık iddia edecek kadar değil. Dağdan bakınca hepimizin aklı aynı.

Yapacaklarını da hep bu denk akıllılar arasında yapman gerekiyor. Dünyayı değiştirmek için insanları etkilemek, insanları etkilemek için bu yolda kullanacağın araçları öğrenmek gerek. Ben zekiyim deyince kimse ikna olmuyor. Dümdüz doğruyu söylesen de ikna olmuyor. Ben hakikatim desen de ikna olmuyor. İkna olmak istemiyor çünkü. Dünyayı değiştirmesi için dünyayı değiştirmeyi istemesi ve bunun o (hepimizdeki) kısa akla yatması gerek. Kendini harekete geçirmekte zorlanan için aşılması zor bir engel.

İnsanları etkileyip onların fikirlerini değiştirmek yerine kendi fikirlerimi yeniden yeniden gözden geçirmenin kolaylığına bu yüzden düşüyorum.

Ancak bir yandan da etkilemenin ancak şovun parçası olmakla mümkün olduğuna kanaat ettiğim için bahanem makul bir sebebe dönüşüyor. Hakikati bulmuş olsam bile bunu bu insanların arasında geçerli, makbul buldukları yollardan anlatmam gerek. Buna da şov diyorum kısaca. Günlük politikası, futbolu, modası, akademik laf salatası, edebi nazeninliği, entelektüel kavram cambazlığı ve sair sosyal etkinliklerin temel niteliği şov olmaları. İnsanları etkilemek için yapıyorsun. Hiç öyle bir niyetim yok desen de bu niyetsizlik şovun parçası oluyor. Sahneye çıktığında şovdan kaçış yok. Şovu eleştirsen de, şovdan nefret etsen de, şovdan kaçsan veya onu iyi oynasan da onun parçasısın.

[Beher] #şov #insan #Tanrı #zeka