Bütün saadetler mümkün müdür bilmem ama bütün düzenler yıkılır. İnsan ölen kendisi veya yakınındakilerse trajedi gibi hissediyor ama toplamda ölüm olmasaydı insanlık aleminin ulaşacağı çürüme şimdikinden kat kat fazla olurdu. Ölümü yaratana hamdolsun.

Derler ki dinin asıl anlamı, kişiye Tanrı'yı öğretmek değil, kendisinin Tanrı olmadığını öğretmektir. Bir Tanrıya inanmaya başladıktan sonraki ikinci soru zira acaba ben o Tanrı olabilir miyim çünkü. Kendini unutmuş Tanrı. İnsan olmayı keşfetmeye çıkmış Tanrı. Ölünce kendini hatırlayacak Tanrı.

Bugün dinlediğim bir konuşmada insanın yaşadığı hallerin kendini kandırması mı, gerçek mi olduğunu nasıl ayırdederiz diye bir soru geçti. Benim de merak ettiğim bir soru bu. Podcast'i dinlerken kim soruyor, kim cevaplıyor bakmadım ama çok önemli değil.

Dedi ki, insanın yaşadığı hallerle etrafına ve kendine iyiliği artıyorsa gerçektir. Benim de ölçüm bir süredir bu. Felsefeye girişip peki şunlar bunlar iyilik midir ya Ebu Ali Ferzan diyebilirsiniz ama neyin iyilik, neyin kötülük olduğunu aşağı yukarı her zaman biliriz. Vicdanımız var.

İnsanın ermesi, kendini bulması, bunun gibi hedefler aslında tali meseleler. Doğru olanı doğru yaşamak. Nihayetinde bu hayatta kalıcı değiliz. Yaptıklarımızın da bir anlamı var. Bu anlam iyilik. Yaptıkların iyiliğini mi artırıyor, yoksa kendini Tanrı mı sanmaya başlıyorsun? Kendi ufak benliğinin topal taraflarından ördüğün dünya görüşü ve düzeninin yıkılmaz olduğunu mu düşünüyorsun? Kendi zulüm düzenine destek için ürettiğin kelimelere insanları kurban mı ediyorsun? İşte ölüm orada, hepimizi bekliyor ve bütün düzenler mensupları ölümün cenderesinden geçip ufanıp yıkılıyor.

[Beher] #düzen #ölüm #insan #iyilik #Tanrı