Philip K. Dick'in Do Androids Dream of Electric Sheep kitabını okudum. Bilim-Kurgu kitaplarını edebi açıdan ekseriyetle başarılı bulmam ancak bazıları felsefe kitabı niyetine işe yarayabilir. Philip Dick de bu felsefemsi bilimkurgu konusundaki en önemli iki yazardan biri.

Okuyacağınız kitaplarda spoiler görünce keyfiniz kaçıyorsa, bu yazıyı bırakabilirsiniz. Kitabın konusunu anlatma konusunda hevesim yok, ancak okuduklarınız belki de heyecanını kaçırabilir.

Kitap metinbağını (context) sunmakta başarılı. Ancak asıl ilginç olayla ın kitabın anlattığı zamandan daha önce gerçekleşmiş olduğuna dair bir intiba uyanıyor insanda.

Kitap Mars'tan Dünya'ya kaçan androidleri bulup temize havale etmeye çalışan bir polisi anlatıyor. Bu tarafı biraz kovboy filmi gibi. Metnin asıl kurgusunda pek ilginçlik yok. Bir polis memuru, fazlasıyla başarılı şekilde bu insansı robotları tesbit edip yok ediyor. Tesbit ederken androidlerin empatisi gelişmemiş yaratıklar olmasından faydalanıyor.

Ortalıktaki dişi (kadın?) androidlerden birini anlatırken, kafamda Ayn Rand'ın canlanmasına engel olamadım. Sanırım o figürü kafamda Ayn Rand oynadı.

Dikkat çeken figürlerden biri Mercer adında peygamberimsi bir şahsiyet. Başlarda sadece kültürel bir figürken kitabın sonlarına doğru, anlaşılmayan şekilde, Deus ex Machina bodoslama giriyor orta yere. İsa Mesih tarzı bir kişilik, insanların en önemli vasfı olarak empatiyi görüyor ve bunun için her insanın hayvan beslemesini salık veriyor. Herkesin, en azından Mercercilerin, elektrikli de olsa bir hayvanı var. Mercer'le cem' olunan kutular var, bunlar insanların empatisini geliştiriyormuş.

Kitaptan öğrendiğim kelimelerden biri kipple oldu. İngilizce sözlükte bulunmadığına göre Dick'in kendi icatlarından biri.

Aşağıda alıntılarım var. Kitabı okumayan birine pek faydalı olacağını sanmam ama burada dursun.


A Mercerite sensed evil without understanding it. Put another way, a
Mercerite was free to locate the nebulous presence of The Killers
wherever he saw fit. (p. 28)

"A major manufacturer of androids," he said thoughtfully, "invests
its surplus capital on living animals." (p. 36)

A mammoth corporation like this — it embodies too much experience.
It possesses in fact a sort of group mind. (p. 46)

"There's the First Law of Kipple," he said. "'Kipple drives out
nonkipple.' Like Gresham's law about bad money. And in these
apartments there's been nobody there to fight the kipple." (p. 54)

"Don't you participate in fusion? Don't you own an empathy box?" (p.
55)

"You will be required to do wrong no matter where you go. It is the
basic condition of life, to be required to violate your own
identity. At some time, every creature which lives must do so. It is
the ultimate shadow, the defeat of creation; this is the curse at
work, the curse that feeds on all life. Everywhere in the universe."
(p. 143)

"That goat," Rachel said. "You love the goat more than you love your
wife, probably. First the goat, then your wife, then last of all — "
She laughed merrily. "What can you do but laugh?" (p. 161)

"Mercer said it was wrong but I should do it anyhow. Really weird.
Sometimes it's better to do something wrong than right." "It's the
curse on us," Iran said. "That Mercer talks about." (p. 193)
[Okunandan Kalan]